31 Aralık 2007 Pazartesi
Kral Öldü Yaşasın Yeni Kral: FXG
28 Aralık 2007 Cuma
There Will Be Blood
Upton Sinclair’in 1927 tarihli "Oil!" Adlı romanından Paul Thomas Anderson tarafından beyaz perdeye uyarlanan, yapımcılığı ve yönetmenliği yine Anderson’a ait olan ve başrolünde büyük oyuncu Daniel Day-Lewis’in olduğu There Will Be Blood’da, Daniel Plainview adlı (Day-Lewis) bir madencinin petrol bulmasıyla değişen yaşamı, kısa sürede zengin oluşu anlatılırken açgözlülüğüne vurgu yapılıyor.
İki dalda 2008 Altın Küre Ödülleri’ne aday gösterilen (En İyi Film, En İyi Erkek Oyuncu – Drama), 80. Akademi Ödülleri’nde de Coen Kardeşler’in “No Country for Old Men”i ve Tim Burton'ın "Sweeney Todd"u ile yarışmasını beklediğim There Will Be Blood, 2008’in en çok övgü alan filmlerinden biri olacak gibi gözüküyor. There Will Be Blood, 1 Şubat 2008'de biz sinemaseverler ile buluşacak.
Gönderen Alper zaman: 00:16 0 yorum
Etiketler: Akademi Ödülleri, Daniel Day-Lewis, Fragman, Trailer
26 Aralık 2007 Çarşamba
Saw V - Gösterim Tarihi Belirlendi
15 Aralık 2007 Cumartesi
Hitman - Eleştiri
Geçtiğimiz yıl Hitman filminin çekileceği açıklandığında herkesin aklına ilk olarak iki isim gelmişti: Vin Diesel ve Jason Statham. Ben de, bu role en iyi Jason Statham’ın gideceğini düşünmüştüm. Fakat daha sonra, rolün Timothy Olyphant’a verildiği bilgisi oyunseverlerde bir şüphe uyandırdı. Daha önce başrolde izleme fırsatı bulamadığımız, ancak son olarak Die Hard 4.0'da izlediğimiz Olyphant’ın performansından çok, Ajan 47’ye benzeyip benzemeyeceği merak konusuydu.
Konuya kısaca değinmek gerekirse, kendisine bir komplo kurulan ajanımız 47'nin peşine Interpol ve Rus ordusu düşer. Ajan 47, intikam için St. Petersburg ve İstanbul’da zorlu bir yolculuğa çıkar...
Üstüne basarak söylemek istiyorum, filmi izledikten sonra, Hitman’i Timothy Olyphant’tan başkasının daha iyi canlandıramayacağını düşündüm. Bakışları, konuşması, kırmızı kıravatlı siyah takım içindeki duruşu ve – özel çalışılmış olup 47’ninkinin adeta bir kopyası olan – “yürüyüşü” ortaya kusursuz bir Hitman çıkarıyor.
Yazının başlarında da belirttiğim gibi, 47’nin duraklarından biri de İstanbul. Ayrıntıya girmek istemiyorum ancak Ajan 47’yi İstanbul sokaklarında dolaşırken görmek insanın yüzünde bir tebessüm bırakıyor.
Ajanımıza eşlik eden göz kamaştırıcı bayanın adı Olga Kurylenko. Kendisi, geçtiğimiz yıllarda birkaç Fransız yapımında oynamış olan Ukraynalı bir model. İnterpol ajanı rolünde ise Mission: Impossible II, Ripley’s Game ve TV’lerimizde de zaman zaman gösterilen The Ten Commandments (On Emir) filmlerinden tanıdığımız Dougray Scott var.
Sonuç olarak Hitman; hem oyunun fanatiklerinin, hem de sinemaseverlerin beğenisini kazanacak bir yapım. Kaliteli aksiyon filminin olmadığı, The Golden Compass gibi fanteziyi saçmalık seviyesine indiren bir yapımın vizyonda olduğu şu günlerde, verdiğiniz parayı boşa çıkarmayacak olan Hitman, olumlu bir eleştiriyi gerçekten hak ediyor.
Makinistin notu: Hitman serisinin 5. oyunu 2009’da oyunseverlerle buluşacak.
14 Aralık 2007 Cuma
I Am Legend
11 Aralık 2007 Salı
Tarantino İşini Bilir
Gönderen Alper zaman: 23:31 0 yorum
Etiketler: Quentin Tarantino
8 Aralık 2007 Cumartesi
Yeni Terminator Üçlemesi Hakkında
İlk olarak, Christian Bale'in filmde yer alabileceği söylenmiş, ancak Bale'in, "yok edici"yi mi, 30 yaşındaki John Connor'ı mı canlandıracağı kesinlik kazanmamıştı. Daha sonra ise, The Hollywood Reporter, Bale'in çok büyük bir ihtimalle John Connor olacağını yazdı. Fakat, John Connor'ın filmde yardımcı bir rolde olacağı, yeni filmin farklı bir karaktere odaklanacağı söylendi. Christian Bale gibi büyük bir aktöre yeni Terminator filminde bir yardımcı rol teklif edilmesinin arkasında ne var, henüz bilmiyoruz.
Gönderen Alper zaman: 13:52 0 yorum
Etiketler: Arnold Schwarzenegger, Christian Bale, Terminator
1 Aralık 2007 Cumartesi
Beowulf - Eleştiri
30 Kasım 2007 Cuma
Christian Bale Terminator 4'te mi oynayacak?
Gönderen Alper zaman: 21:18 0 yorum
Etiketler: Christian Bale, Terminator
27 Kasım 2007 Salı
Iron Man
23 Kasım 2007 Cuma
Rambo
http://movies.break.com/rambo/
Gönderen Alper zaman: 11:22 0 yorum
Etiketler: Fragman, Sylvester Stallone, Trailer
21 Kasım 2007 Çarşamba
Hitman
15 Kasım 2007 Perşembe
aXXo Release
26 Ekim 2007 Cuma
Saw IV - Eleştiri
Testere 4'ün, hikayeyi 3. filmin bıraktığı yerden devralması beklenirken film, genel olarak Testere 3 ile paralel gidiyor. Serinin müdavimlerinin hatırlayacağı gibi, Testere 3’ün sonunda Jigsaw/John Kramer (Tobin Bell) ve Amanda (Shawnee Smith) hayatlarını kaybetmiştir. Dedektif Kerry'nin cinayetinin öğrenilmesinden sonra iki FBI ajanı, Dedektif Hoffman'la birlikte Jigsaw'un son ölümcül oyununu çözmek ve bulmacanın parçalarını bir arayaya getirmek için harekete geçerler. Bu arada, SWAT kumandanı Rigg kaçırılmış ve birbirine bağlı tuzaklardan (testlerden) 90 dakika içerisinde kurtulmak zorunda bırakılmıştır. Rigg'in arkasında bıraktığı ipuçları, FBI'ı John Kramer'ın eski karısı Jill'e götürür...
Film, belki de tüm seri içerisinde izleyiciyi en çok geren anlara sahip olan bir “otopsi” sahnesi ile açılıyor. Spoiler vermemek için devamından bahsetmiyorum ancak 108 dakikalık filmin ilk 20 dakikası, yaşattığı gerilim açısından tüm seri içerisinde zirvede yer alıyor. Bundan sonra film, her zamanki gibi, içerdiği “akıl dolu” tuzaklar ile önce izleyiciyi gerip, sonra bir süre soluklanmasına imkan tanıyarak inişli çıkışlı temposunu en sona kadar başarılı bir şekilde devam ettiriyor, ve Testere serisinin adeta imzası haline gelen sürpriz bir son ile sona eriyor. Bu filmde de Jigsaw, hayata dair mesajlar vermeye devam ediyor.
Sinemaseverler arasında sıkça yapılan “3. film 2.den daha iyiydi; ama ilk film en iyisiydi.” tarzında eleştirilerin, konunun bir bütün olarak ilerlediği Testere gibi seriler için pek uygun düşmediğini belirtmek istiyorum. Daha önce de ifade ettiğim gibi, Testere 3 ile oldukça paralel olarak ilerleyen Testere 4’ün bu tip bir kıyaslamaya sokulmasının senaristlere haksızlık olacağını düşünüyorum.
Özetlemek gerekirse, John Kramer’ın geçmişine, Jigsaw karakterine dönüşmesine, “oyun oynamak” için kurbanlarını nasıl seçtiğine, tuzaklarını nasıl hazırladığına ve hatta “asıl mesleğine” dair bir çok soru işaretini "flashback"ler ile ortadan kaldıran, ama yine de yepyeni soru işaretleri ile gelen Testere 4, seriyi başarılı bir şekilde devam ettiriyor.
Makinistin notu: Daha önce sürekli TV yapımlarında yer alan Amerikalı aktör Tobin Bell’i hiç olmadığı kadar geniş kitlelere izlettiren Testere serisinin yapımcıları, 5. ve 6. filmler için Bell ile anlaşmışlar bile. Wikipedia’ya göre, Costas Mandylor da devam filmlerinde yer alacağı kesinleşen diğer bir isim. Bu arada, yaklaşık bütçesi 10 milyon $ olan Testere 4'ün, serinin diğer filmleri gibi 100 milyon $ barajını rahatlıkla aşacağını düşünüyorum.
24 Ekim 2007 Çarşamba
DivX İzlemek İçin Gerekenler
K-Lite Codec Pack
21 Ekim 2007 Pazar
Saw IV
19 Ekim 2007 Cuma
The Bourne Ultimatum - Eleştiri
Hasret uzun sürmedi ve ilk filmin yönetmeni Doug Liman, 2004 yılında The Bourne Supremacy ile yerini Paul Greengrass’a bırakırken kahramanımız, kız arkadaşı Marie’yi kaybetmenin acısı ve bulmacanın parçalarının da yavaş yavaş yerlerine oturmasıyla, hayatını mahvedenlerden intikam almak için yola koyuluyordu. Greengrass ile birlikte, pek de alışık olmadığımız, en durgun sahnede bile titreşim ve daima hareket halinde olan kamera kullanımı; yakın plan çekim ile hızlı ve bol kesmeli kurgu sayesinde izleyiciyi sadece aksiyona odaklıyor, bazı hızlı sahnelerin kaçırılmasına ve gözün yorulmasına sebep olmasına rağmen bu teknik, temponun asla düşmemesini sağlıyordu. Elde edilen 270 milyon dolarlık hasılat ise, 3. filmin çekilmesi için yeterliydi.
16 Ekim 2007 Salı
Awakenings
15 Ekim 2007 Pazartesi
1408 - Eleştiri
Tıpkı Stephen King gibi korku-gerilim romanları yazarı olan Mike Enslin (Cusack), kızının vefatından sonra Tanrı’ya ve doğaüstü olaylara inancını yitirmiştir. Eşinden ayrılan ve Los Angeles’a yerleşen Enslin, perili olduğu iddia edilen otellere gidip yazacağı kitaplara malzeme toplamakta ve doğaüstü güçlerle karşılaşamamasına rağmen, kitaplarında tam tersini anlatmaktadır. Son kitabını yazdıktan sonra Enslin, New York Dolphin Oteli’ndeki 1408 no’lu odaya isimsiz bir kartpostal ile davet edilir. “Bir şeyler” görme amacında olan Mike Enslin, otel müdürü Gerald Olin’in tüm uyarılarına rağmen 1408’e yerleşir.
Filmi kolaylıkla iki bölüme ayırmak mümkün. Enslin’in 1408 no’lu odayı dolaşmasıyla sonlandırabileceğimiz ilk bölümün sonuna doğru gerilim zirveye tırmanıyor, ancak ikinci yarıda fantastik korku öğelerinin devreye girmesiyle gerilim ortadan kalkıyor ve film, izleyiciyi bir sürpriz son beklentisi içine sokuyor. Benim gibi, bir gerilim filminde aniden korkmaktan çok, sürekli diken üstünde olmayı tercih eden biri için filmin ikinci yarısı oldukça sıkıcı bir hal aldı. John Cusack’ın çok iyi bir oyunculuk sergilemesine rağmen, film -çok derin bir alt metne sahip olmasından mı yoksa senaryonun zayıflığından mı diyeyim- izleyiciyi, daha izlerken düşünmeye sevk ediyor, ve atmosfer bu durumdan oldukça zarar görüyor.
The Shining gibi bir başyapıt ile 1408’in aynı yazarın elinden çıkması gerçekten ilginç. Kubrick Usta’nın The Shining’ini beğenmeyen Stephen King’in bu adaptasyon için ne diyeceğini merak ediyorum. Sonuç olarak, bu filme on üzerinden altı kurukafa yeter.
Makinistin notu: Filmin ülkemizde gösterilen sonuna alternatif olarak ABD sinemalarında gösterilen bir sonu daha var. Dolayısıyla filmin bir mutlu, bir de mutsuz sonu bulunuyor. Her iki sonu da görebilmek için 1408’in DVD’sini beklemek gerekecek.
9 Ekim 2007 Salı
30 Days of Night
Türkiye'de "30 Gün Gece" adıyla gösterime girecek olan filmin konusu ise kısaca şöyle: Alaska’nın her yıl 30 gün süreyle karanlığa gömülen Barrow kasabası, kanasusamış vampirler tarafından vahşice saldırıya uğruyor. Vampirlere sadece iki kişi, bu küçük kasabanın şerifi (Josh Hartnett) ve aynı zamanda onun yardımcısı olan karısı (Melissa George) direniyor.
Film, aynı adı taşıyan çizgi roman serisini baz almış. Çok tutulan ve okunan bu serinin başarısı üzerine filmin çekilmesine karar verilmiş. Filmin yapımcısı, Spider-Man serisinin de yönetmeni olan Sam Raimi. Raimi, yönetmen koltuğunu ise David Slade’e bırakmış. Filmin çekimleri, önceden planlandığı gibi, 70 gün sürmüş. 2007’nin en iyi korku filmi olma iddiasındaki 30 Days of Night, ABD’de 19 Ekim’de gösterime girerken, Türk sinemaseverler 16 Kasım’ı beklemek zorunda kalacak.
22 Haziran 2007 Cuma
Nicolas Cage
Çocukken birçok oyun ve televizyon şovlarında yer alan Nicolas Cage, San Fransisco'daki Amerikan Konservatuarı'nda tiyatro eğitimi aldı. Los Angeles'ın kenar mahallelerinden birinde dünyaya gelen Cage, özellikle sürekli, depresyon geçiren annesinin ilgisizliğinden kaynaklanan kötü aile koşulları içerisinde büyüdü. Okuldan nefret ederek bir an evvel okulu bitiren aktör, ilk olarak kısa dönem TV dizilerinde oynadı. 1982 yapımı "Fast Times at Ridgemont High" filminde küçük bir rol alan Cage, böylece sinemaya ilk adımını atmış oldu.
21 Haziran 2007 Perşembe
Hot Fuzz
19 Haziran 2007 Salı
Fantastic Four: Rise of the Silver Surfer
16 Haziran 2007 Cumartesi
Ocean's Thirteen - Eleştiri
Ocean’s serisinin üçüncüsü Ocean’s Thirteen (Ocean's 13), Reuben ile (Elliott Gould) Las Vegas’ta yeni bir kumarhane kurmak için ortak olan, ancak onu dolandıran Willie Bank’ten (Al Pacino) intikam almak ve bunun için de kumarhanesinin açılış gecesinde onu iflas ettirmek isteyen Danny Ocean’ın (George Clooney) ekibini tekrar toplamasını ve -serinin önceki filmlerini izleyenlerin tahmin edeceği gibi- muazzam bir soygun planını devreye sokmasını konu alıyor.
Filmin en büyük artısı büyük usta Al Pacino. Oynadığı her sahnede yeteneği ve karizmasıyla adeta şov yapıyor. Brad Pitt ve George Clooney ise her zamanki gibi adlarına yakışır bir oyunculuk sergiliyorlar. Önceki iki filmin aksine Ocean’ın ekibinde bayan yok, ancak Willie Bank’in “sağ kolu” olan Ellen Barkin zarafetiyle zaten bu eksiği dolduruyor. Bu arada, “Malloy Kardeşler”i canlandıran Scott Caan (Turk) ve Casey Affleck’in (Virgil) muhteşem uyumuna değinmeden geçemeyeceğim. Önceki filmlere kıyasla bu ikili, bu filmde daha çok ön planda ve yer aldıkları tüm sahneler izleyiciye eğlenceli anlar yaşatıyor.
Ocean’s Thirteen, serinin diğer filmlerinin aksine daha anlaşılır ve daha eğlenceli bir senaryoya sahip. Hikayenin kurulduğu ilk bölümde bile, izleyiciyi sıkmadan konuya dahil ediyor. İlk filmde, ve yine son dönemde birçok yapımda olduğu gibi “bulmacanın parçaları” filmin sonunda “bir anda” yerine oturmuyor, tam tersine hikaye ilerledikçe sonunu yavaş yavaş tahmin eder hale geliyorsunuz. Filmde yer alan ince espriler, izleyicinin hoşça vakit geçirmesini sağlıyor. Özellikle Andy Garcia’nın Oprah Winfrey’e verdiği cevaplar, deyim yerindeyse, izleyiciyi kırıp geçiriyor.
Kısacası Ocean’s Thirteen, Hollywood’da örneğine çok fazla rastlanmayan, “ilk filmin başarısını gölgede bırakan” bir yapım. Thirteen, size eğlenceli ve dopdolu iki saat vaat ediyor. Hoşça vakit geçirmek, ve her şeyden önemlisi, bir yıldızlar geçidi görmek istiyorsanız kaçırmayın derim.
13 Haziran 2007 Çarşamba
Ratatouille
Filmin merkezinde, Paris'te büyük bir aşçı olma hayaliyle yaşayan Rémy adında bir fare(cik) var. Bu hayalini gerçekleştirmek için Paris'in ünlü bir restoranına giden Rémy, orada doğal olarak pek hoş karşılanmaz ve Rémy'den kurtulma görevi restoranın genç ve yeteneksiz aşçı yamağı Linguini'ye verilir. Fakat Rémy, kendisini bırakması halinde Linguini'ye onu çok iyi bir aşçı yapacağını söyler ve sonra, ikisi birlikte, restoranda müthiş işlere imza atarlar. Fakat güzel günler, restoranın kıskanç şefinin harekete geçmesiyle uzun sürmeyecektir...
Pixar'ın CV'sine dayanarak, bu filmin 2008 yılı Akademi Ödülleri'nde "En İyi Uzun Metrajlı Animasyon" dalında en güçlü adaylardan biri olacağına kesin gözle bakıyorum. Ratatouille, ülkemizde 24 Ağustos'ta vizyona girecek.
http://www.imdb.com/title/tt0382932/
11 Haziran 2007 Pazartesi
Tarantino'nun Son Bombası: Grindhouse
Grindhouse, Tarantino'nun yönettiği "Death Proof" ve Rodriguez'in yönettiği "Planet Terror" adlı, birbiriyle bağlantılı olup gerçekte olmayan filmlerin reklamını yapan, hatta fragmanını gösteren iki adet filmden oluşuyor, yani bir antoloji. Fragmanını yazının sonunda bulabileceğiniz retro tarza sahip, B sınıfı filmin toplam süresi ise 191 dakika.
Rodriguez'in bölümü Planet Terror'de, bir yandan lideri Bruce Willis olan bir askeri birimle mücadele eden, bir yandan da kimyasal gaz sonucu insanların zombiye dönüştüğü şehirde hayatta kalmaya çalışan asi bir grubun hikayesi anlatılıyor. Tarantino'nun bölümü Death Proof'ta ise, genç kızları 1971 model Chevrolet Nova'sı ile katleden psikopat bir dublörü izleyeceğiz. Bu rolde tahmin edin kim var: Kurt Russell.
53 milyon $ tahmini bütçeli Grindhouse, ABD'de 6 Nisan'da gösterime girdiğinde, olumlu eleştirilere rağmen gişe beklentisinin oldukça altında kalmıştı. Ayrıca, film, ABD'de olduğunun aksine, bir çok ülkede iki bölüm halinde vizyona girecek. Death Proof 15 Haziran'da, Planet Terror ise 27 Temmuz'da Türk sinemaseverlerle buluşacak.
Gönderen Alper zaman: 21:18 0 yorum
Etiketler: Fragman, Quentin Tarantino, Trailer
Oscar Ödülleri Tarihçesi
Gönderen Alper zaman: 19:58 0 yorum
Etiketler: Akademi Ödülleri, Arşiv, Download
5 Haziran 2007 Salı
Transformers
30 Mayıs 2007 Çarşamba
Pirates of the Caribbean: At World's End - Eleştiri
Yazı, bu noktadan itibaren “spoiler” içermektedir.
Öncelikle şunu belirtmekte fayda var: Senaryo oldukça yoğun ve bir o kadar da derin, yani karşımızda gerçekten “elle tutulur” bir senaryo var. O yüzden, serinin önceki filmlerini izlemeyenlere ilk iki filmin DVD’lerini acilen bulup izlemelerini öneriyorum. Öyle ki, film, konuya hakim olanların bile kafalarında bazı noktalarda soru işaretleri bırakıyor, Karayip Korsanları’nı ilk defa izleyecek olanların ise ilk bölümde sıkılmaması imkansız. Bunun, filmin yeniden izlenebilirliğini artırmak için yapıldığını düşünüyorum.
Filmin süresi 168 dakika. Bu uzun bir süre, ancak gereksiz yere uzatıldığını düşünmeyin, karşımızda baştan sona eğlenceli, dolu dolu bir film var. Çok fazla spoiler vermek istemiyorum, ama bazı noktalara değinmeden de geçemeyeceğim. Hikayenin kurulduğu filmin ilk yarısı, yer yer eğlenceli olmakla birlikte; çoğu zaman durgun ve izleyiciyi bir aksiyon beklentisi içine sokuyor. Filmin ikinci yarısında ise kahramanlarımız Lord Beckett ile yaptığı anlaşma sonucu onun emrinde olan Davy Jones’un liderlik ettiği armadaya karşı savaşmak için korsanlar konseyini toplamak ve ikna etmek durumunda kalıyorlar (Jack Sparrow’un babası rolündeki Keith Richards’a dikkat).
Filmin son yarım saati ise adeta bir görsel şölen. Siyah İnci ve Uçan Hollandalı’nın kapışma sekansında, yağan yağmur, top atışlarıyla parçalanan güverteler ve havada uçuşan tahta parçaları izleyiciyi koltuğuna çiviliyor. Filmi asıl götüren ise, oyuncuların muhteşem performansları. Johnny Depp, Geoffrey Rush ve Bill Nighy adeta oyunculuk dersi veriyor. Bu arada, çok şirin ve komik olan zeki mi zeki maymun Jack’in de hakkını vermek lazım.
Artık klasik haline gelmiş, hemen hemen her ana haber bülteninde duymaya alıştığımız, büyük sanatçı Hans Zimmer’ın bestelediği soundtrack filmin atmosferini zirveye çıkarıyor.
Filmde beğenmediğim tek nokta, Jack Sparrow karakterinin, önceki filmlerle kıyasladığımızda biraz havada kalmış olması. Bunun asıl sebebi, filmin merkezinde Geoffrey Rush ve Keira Knightley’in olması. Her şeye rağmen, “Pirates of the Caribbean: At World’s End” seriyi muhteşem bir şekilde – sonlandırıyor demeyeceğim – devam ettiriyor, ve senaristler dördüncü film için de zemin hazırlamaktan kaçınmıyor. Zaten Disney’in milyarlarca dolarlık bu markadan faydalanmayı üç film sonunda bırakacağını düşünmüyorum.
Makinistin notu: Filmde cast akışının (credits) sonunda izleyiciyi bir sürpriz bekliyor. Spoiler vermemek için söylemiyorum, ama herkesin müthiş soundtrack eşliğinde sonuna kadar oturup beklemesini tavsiye ediyorum. Yurdum insanının film bitiminde sinemayı acilen terketme alışkanlığının engellenmesinin imkansız olduğunu biliyorum, ama artık filmlerin en sona konan görüntülerin sayısının artmasıyla bunun değişmeye başlaması gerek.
Savvy?
27 Mayıs 2007 Pazar
Live Free or Die Hard
25 Mayıs 2007 Cuma
Hitman - Agent 47
22 Mayıs 2007 Salı
Pirates of the Caribbean: At World's End
21 Mayıs 2007 Pazartesi
Shrek 3'ten Rekor
Gönderen Alper zaman: 21:07 0 yorum
Etiketler: Animasyon, Box Office
20 Mayıs 2007 Pazar
2008 Akademi Ödülleri
Gönderen Alper zaman: 21:48 0 yorum
Etiketler: Akademi Ödülleri
13 Mayıs 2007 Pazar
Anket Arşivi
Blog'da yer alan tüm anketlerin sonuçlarına buradan ulaşabilirsiniz.
***
Anket #1: Aşağıdaki Oscar galibi filmlerden en çok hangisini beğendiniz? (Kullanılan oy: 17)
Forrest Gump: %40
Unforgiven: %24
Gladiator: %18
The Departed: %12
Crash: %6
***
Anket #2: En iyi James Bond sizce hangisi? (Kullanılan oy: 15)
Daniel Craig: %40
Pierce Brosnan: %33
Roger Moore: % 20
Sean Connery: % 7
George Lazenby: %0
Timothy Dalton: %0
***
Anket #3: En sevdiğiniz süper kahraman hangisi? (Kullanılan oy: 15)
Spider-Man: %47
Batman: %33
Superman: %13
Wolverine: %7
***
Anket #4: Sizce hangisi en büyük? (Kullanılan oy: 16)
Al Pacino: %56
Robert De Niro: %44
***
Anket #5: 2007'nin ilk yarısında aşağıdaki popüler filmlerden hangilerini izlediniz? (Kullanılan oy: 45)
300: %24
Pirates of the Caribbean 3: %22
Spider-Man 3: %20
Ocean's Thirteen: %20
Shrek 3: %10
Ghost Rider: %4
12 Mayıs 2007 Cumartesi
Sinema Bilgisini Test Etmek İsteyenlere
11 Mayıs 2007 Cuma
Spider-Man 3 - Eleştiri
Bu yazı yüksek dozda "spoiler" içermektedir.