16 Haziran 2007 Cumartesi

Ocean's Thirteen - Eleştiri

Serinin ilk filmi Ocean’s Eleven (2001), 1960 yapımı olan ve Frank Sinatra’nın başrolünü oynadığı aynı adı taşıyan filmin yeniden çevrimiydi. Yeniden çevrimlerin izleyicide uyandırdığı merak ve filmin sahip olduğu zengin oyuncu kadrosu sayesinde Ocean’s Eleven büyük ilgi görmüş, hem seyirciden hem de eleştirmenlerden tam not alarak büyük bir gişe başarısı (445 milyon $) yakalamıştı. Bu büyük başarının ardından çekilen Ocean’s Twelve ise yapımcılarını mutlu edecek derecede (351 milyon $) gelir elde etmesine rağmen “zorlama” bulunan senaryosuyla beklentileri karşılayamadı. Ocean’s Twelve’in aldığı olumsuz eleştirilerden sonra serinin geleceği tehlikeye girdi, ancak her şeye rağmen Oscarlı yönetmen Steven Soderbergh’in ve oyuncu kadrosunun istekli oluşu sayesinde, bir üçüncü filmin çevrilmesinde anlaşma sağlandı.

Ocean’s serisinin üçüncüsü Ocean’s Thirteen (Ocean's 13), Reuben ile (Elliott Gould) Las Vegas’ta yeni bir kumarhane kurmak için ortak olan, ancak onu dolandıran Willie Bank’ten (Al Pacino) intikam almak ve bunun için de kumarhanesinin açılış gecesinde onu iflas ettirmek isteyen Danny Ocean’ın (George Clooney) ekibini tekrar toplamasını ve -serinin önceki filmlerini izleyenlerin tahmin edeceği gibi- muazzam bir soygun planını devreye sokmasını konu alıyor.

Filmin en büyük artısı büyük usta Al Pacino. Oynadığı her sahnede yeteneği ve karizmasıyla adeta şov yapıyor. Brad Pitt ve George Clooney ise her zamanki gibi adlarına yakışır bir oyunculuk sergiliyorlar. Önceki iki filmin aksine Ocean’ın ekibinde bayan yok, ancak Willie Bank’in “sağ kolu” olan Ellen Barkin zarafetiyle zaten bu eksiği dolduruyor. Bu arada, “Malloy Kardeşler”i canlandıran Scott Caan (Turk) ve Casey Affleck’in (Virgil) muhteşem uyumuna değinmeden geçemeyeceğim. Önceki filmlere kıyasla bu ikili, bu filmde daha çok ön planda ve yer aldıkları tüm sahneler izleyiciye eğlenceli anlar yaşatıyor.

Ocean’s Thirteen, serinin diğer filmlerinin aksine daha anlaşılır ve daha eğlenceli bir senaryoya sahip. Hikayenin kurulduğu ilk bölümde bile, izleyiciyi sıkmadan konuya dahil ediyor. İlk filmde, ve yine son dönemde birçok yapımda olduğu gibi “bulmacanın parçaları” filmin sonunda “bir anda” yerine oturmuyor, tam tersine hikaye ilerledikçe sonunu yavaş yavaş tahmin eder hale geliyorsunuz. Filmde yer alan ince espriler, izleyicinin hoşça vakit geçirmesini sağlıyor. Özellikle Andy Garcia’nın Oprah Winfrey’e verdiği cevaplar, deyim yerindeyse, izleyiciyi kırıp geçiriyor.

Kısacası Ocean’s Thirteen, Hollywood’da örneğine çok fazla rastlanmayan, “ilk filmin başarısını gölgede bırakan” bir yapım. Thirteen, size eğlenceli ve dopdolu iki saat vaat ediyor. Hoşça vakit geçirmek, ve her şeyden önemlisi, bir yıldızlar geçidi görmek istiyorsanız kaçırmayın derim.

0 yorum: