22 Haziran 2007 Cuma

Nicolas Cage

7 Ocak 1964 doğumlu Nicolas Cage, 1995 yılında "En İyi Erkek Oyuncu" dalında Akademi Ödülü’nün sahibi olmuştur.

Çocukken birçok oyun ve televizyon şovlarında yer alan Nicolas Cage, San Fransisco'daki Amerikan Konservatuarı'nda tiyatro eğitimi aldı. Los Angeles'ın kenar mahallelerinden birinde dünyaya gelen Cage, özellikle sürekli, depresyon geçiren annesinin ilgisizliğinden kaynaklanan kötü aile koşulları içerisinde büyüdü. Okuldan nefret ederek bir an evvel okulu bitiren aktör, ilk olarak kısa dönem TV dizilerinde oynadı. 1982 yapımı "Fast Times at Ridgemont High" filminde küçük bir rol alan Cage, böylece sinemaya ilk adımını atmış oldu.

Esas ismi Nicolas Coppola olan ve ünlü yönetmen Francis Ford Coppola'nin yeğeni, aynı zamanda da Sofia Coppola’nın kuzeni olan Cage, amcasının "Rumble Fish (1983)" adlı filminde rol aldı. Aynı yıl kendisini yıldızlığa yükselten film "Valley Girl"de oynayan aktör, yine yönetmenliğini amcası Coppola'nın yaptığı ve başrolünde Kathleen Turner'ın da yer aldığı "Peggy Sue Got Married" adlı filmde rol aldı.

Deneysel performansları tercih eden yetenekli oyuncu, stüdyo filmlerinden, medyatik gösterilerden ve Hollywood eleştirmenlerinden kaçmayı hep başardı. Cher ile birlikte rol aldığı ve Cher’e "En İyi Kadın Oyuncu" dalında Akademi Ödülü kazandıran Norman Jewison'un "Moonstruck (1987)" adlı dönemin aşk filmlerine yeni bir soluk getiren filmde oynadı.

Bu filmdeki performansı ile Coen Kardeşler’in dikkatini çeken Cage, yönetmenlerin "Raising Rizona" adlı filminde yer aldı. Bu iki filmle giderek ünlenen aktör, 1990 yapımı "Vampire's Kiss" ve 1992 yapımı "Honeymoon in Vegas" adlı filmlerle çıkışını sürdürdü.

Artık film başına 4 milyon dolar gibi yüksek rakamlar alabilen bir oyuncu haline gelen Cage, Mike Figgis'in bağımsız yapımı "Leaving Las Vegas" (1995) da düşük bir ücretle görev aldı. İntihar etmeye karar veren bir alkoliği canlandırdığı filmle "En İyi Erkek Oyuncu" dalında Oscar Ödülü'nün sahibi oldu. Bu film, aynı zamanda ünlü aktris Elizabeth Shue’ya Oscar adaylığı getirmişti.

Daha sonraki senelerde genellikle aksiyon filmlerinde izlediğimiz aktör, Sean Connery ile başrolü paylaştığı, aynı zamanda Alcatraz hapishanesinin de lakabı olan "The Rock"ta, mahkumlarca kaçırılan bir uçağın içerisinde azılı katillerle mücadele eden kahraman eski polisi canlandırdığı "Con Air”de, John Woo'nun yönetmenliğini üstlendiği ve başrolünü John Travolta ile paylaştığı "Face/Off "ta bu janr için biçilmiş kaftan olduğunu tüm sinemaseverlere gösterdi.

Meg Ryan'ın da rol aldığı romantik bir film olan ve ünlü Alman yönetmen Wim Wenders'in "Wing of Desire" adlı filminden esinlenen "City of Angels" ile tarzını değiştiren Nicolas Cage, "Snake Eyes" filmiyle aksiyon filmlerine dönüş yaptı. "Nosferatu" adlı sessiz korku filminin yapılışını konu alan "Shadow of the Vampire" ile yapımcılığa yönelen Cage, 2000 yapımı "Gone in 60 Seconds" için 20 milyon dolar ücret aldı.

Aktör, aynı yıl içinde çekilen "Family Man" isimli filmde, yoğun bir iş yaşamı ile güzel, huzurlu bir yuva arasında seçim yapmak zorunda kalan Jack Campbell karakterini başarıyla canlandırdı. 2001 yılında "Corelli'nin Mandolini" isimli filmde 2. Dünya Savaşı sırasında bir Yunan adasında köyün güzeli Pelagia'ya aşık olan İtalyan askerini canlandırdı. Yine 2002 yılında çekilen ve 2. Dünya Savaşı sırasında geçen "Windtalkers"ta, şifre çözücü iki düşman askerini koruma görevi verilen Çavuş Joe Enders karakterine hayat verdi.

Kendisine Oscar adaylığı getiren "Adaptation (2002)"da ünlü bir senaryo yazarı olan Charlie Kaufman ve onun gerçek olmayan ikizi Donald Kaufman’ı, 2003 yapımı "Matchstick Men" filminde de temizlik hastası usta dolandırıcı Roy Waller’ı başarıyla canlandırarak her türlü rolde başarılı olabileceğini gösterdi.

Gişede en başarılı filmi olan "National Treasure"da Benjamin Franklin Gates karakterini oynayan aktörü son olarak, "Lord of War", "The Weather Man", "The Wicker Man", "World Trade Center", senaryosunun zayıflığına rağmen kaliteli görsel efektlere sahip olan ve gişede büyük hasılat elde eden "Ghost Rider", ve son olarak "Next" filmlerinde görme şansına sahip olduk. Favori aktörlerimden olup her rolün adamı olan, ve şimdiden "Ghost Rider 2" için anlaşan Nicolas Cage’in "National Treasure: The Book of Secrets" filmini sabırsızlıkla beklemekteyim.

Makinistin notu: Marvel karakterlerinden Ghost Rider'ın hayranı olan Cage, vücudunda Ghost Rider dövmesi taşımaktadır. Ancak, filmin çekimlerinde bu dövme, makyajla kapatılmak zorunda kalmıştır.

kaynak: Wikipedia

21 Haziran 2007 Perşembe

Hot Fuzz

Hot Fuzz, 2007 yapımı bir aksiyon komedi. Shaun of the Dead'te (2004) birlikte çalışan ikili Edgar Wright ve Simon Pegg tarafından yazılan senaryosuyla bu yılın en başarılı filmlerinden biri olmaya aday. Aynı zamanda Hot Fuzz' da, Edgar Wright yönetmen koltuğunda ve Simon Pegg başrolde.

Londra'nın olağanüstü başarılı polis memuru Nicholas Angel (Simon Pegg) işinde öylesine mükemmeldir ki, meslektaşları bundan rahatsız olur. Bunun üzerine Angel'ın şefleri, onu huzur dolu, "suç" kelimesinin telaffuz dahi edilmediği, 20 yıldır herhangi bir cinayetin gerçekleşmediği bir kasabaya, Sandford'a gönderir. Fakat Angel'ın kasabaya gelmesiyle şüphe dolu olaylar gerçekleşmeye başlar. Kendine bir ortak edinen Angel, ayağının tozuyla Sandford'daki işleri yoluna koymaya çalışır. Bu sırada Angel'ın başına beklenmedik olaylar gelecektir.

Hot Fuzz, Bad Boys ve Miami Vice gibi "kanka polis" filmleri ile birlikte; Police Academy serisini de ti'ye alıyor. İngilizce içeriğe sahip "firstshowing.net" sitesinde, bu göndermeler ayrıntılı olarak işlenmiş. Filmin ülkemizdeki gösterim tarihi 13 Temmuz.

Makinistin Notu: Simon Pegg'i, yardımcı rollerin usta oyuncusu David Morse'a fena halde benzettiğimi söylemeden geçemeyeceğim. Son olarak, İngilizce "fuzz" kelimesinin argoda "polis" anlamına geldiğini de belirtmek istiyorum.




19 Haziran 2007 Salı

Fantastic Four: Rise of the Silver Surfer

2005 yapımı Fantastic Four'un dünya çapında elde ettiği 330 milyon $'lık başarısı üzerine çekilen devam filmi Fantastic Four: Rise of the Silver Surfer'da mutant kahramanlarımız bu sefer dünyayı yok etmeye kararlı olan Silver Surfer (Gümüş Sörfçü) ve "gezegen yiyen" Galactus ile mücadele etmek durumunda kalıyorlar. Fakat bunun için de, eski düşmanları Dr. Doom ile ittifak yapmak mecburiyetindeler.

Marvel hayranlarının merakla beklediği Gümüş Sörfçü, Doug Jones'un canlandırması ve Laurence Fishburne'ün seslendirmesi ile sonunda dönüyor. Marvel karakterlerinin kullanıldığı filmlerin gişe hasılatının yüksek olmasında ve tüm çizgi romanlarını okumuş olanları bile sinemaya çekmesindeki en büyük etkenlerden biri olan görsel efektler ve görüntü yönetimi, beklendiği gibi ilk filmden çok daha üstün.

15 Haziran'da ABD'de gösterime giren film, Türk sinemaseverlerle 27 Ağustos 2007'de buluşacak.


16 Haziran 2007 Cumartesi

Ocean's Thirteen - Eleştiri

Serinin ilk filmi Ocean’s Eleven (2001), 1960 yapımı olan ve Frank Sinatra’nın başrolünü oynadığı aynı adı taşıyan filmin yeniden çevrimiydi. Yeniden çevrimlerin izleyicide uyandırdığı merak ve filmin sahip olduğu zengin oyuncu kadrosu sayesinde Ocean’s Eleven büyük ilgi görmüş, hem seyirciden hem de eleştirmenlerden tam not alarak büyük bir gişe başarısı (445 milyon $) yakalamıştı. Bu büyük başarının ardından çekilen Ocean’s Twelve ise yapımcılarını mutlu edecek derecede (351 milyon $) gelir elde etmesine rağmen “zorlama” bulunan senaryosuyla beklentileri karşılayamadı. Ocean’s Twelve’in aldığı olumsuz eleştirilerden sonra serinin geleceği tehlikeye girdi, ancak her şeye rağmen Oscarlı yönetmen Steven Soderbergh’in ve oyuncu kadrosunun istekli oluşu sayesinde, bir üçüncü filmin çevrilmesinde anlaşma sağlandı.

Ocean’s serisinin üçüncüsü Ocean’s Thirteen (Ocean's 13), Reuben ile (Elliott Gould) Las Vegas’ta yeni bir kumarhane kurmak için ortak olan, ancak onu dolandıran Willie Bank’ten (Al Pacino) intikam almak ve bunun için de kumarhanesinin açılış gecesinde onu iflas ettirmek isteyen Danny Ocean’ın (George Clooney) ekibini tekrar toplamasını ve -serinin önceki filmlerini izleyenlerin tahmin edeceği gibi- muazzam bir soygun planını devreye sokmasını konu alıyor.

Filmin en büyük artısı büyük usta Al Pacino. Oynadığı her sahnede yeteneği ve karizmasıyla adeta şov yapıyor. Brad Pitt ve George Clooney ise her zamanki gibi adlarına yakışır bir oyunculuk sergiliyorlar. Önceki iki filmin aksine Ocean’ın ekibinde bayan yok, ancak Willie Bank’in “sağ kolu” olan Ellen Barkin zarafetiyle zaten bu eksiği dolduruyor. Bu arada, “Malloy Kardeşler”i canlandıran Scott Caan (Turk) ve Casey Affleck’in (Virgil) muhteşem uyumuna değinmeden geçemeyeceğim. Önceki filmlere kıyasla bu ikili, bu filmde daha çok ön planda ve yer aldıkları tüm sahneler izleyiciye eğlenceli anlar yaşatıyor.

Ocean’s Thirteen, serinin diğer filmlerinin aksine daha anlaşılır ve daha eğlenceli bir senaryoya sahip. Hikayenin kurulduğu ilk bölümde bile, izleyiciyi sıkmadan konuya dahil ediyor. İlk filmde, ve yine son dönemde birçok yapımda olduğu gibi “bulmacanın parçaları” filmin sonunda “bir anda” yerine oturmuyor, tam tersine hikaye ilerledikçe sonunu yavaş yavaş tahmin eder hale geliyorsunuz. Filmde yer alan ince espriler, izleyicinin hoşça vakit geçirmesini sağlıyor. Özellikle Andy Garcia’nın Oprah Winfrey’e verdiği cevaplar, deyim yerindeyse, izleyiciyi kırıp geçiriyor.

Kısacası Ocean’s Thirteen, Hollywood’da örneğine çok fazla rastlanmayan, “ilk filmin başarısını gölgede bırakan” bir yapım. Thirteen, size eğlenceli ve dopdolu iki saat vaat ediyor. Hoşça vakit geçirmek, ve her şeyden önemlisi, bir yıldızlar geçidi görmek istiyorsanız kaçırmayın derim.

13 Haziran 2007 Çarşamba

Ratatouille

Toy Story, A Bug's Life, Monsters Inc., Finding Nemo, The Incredibles ve Cars gibi animasyon şaheserlerinin yapımcısı Pixar'dan yeni bir animasyon daha: Ratatouille.

Filmin merkezinde, Paris'te büyük bir aşçı olma hayaliyle yaşayan Rémy adında bir fare(cik) var. Bu hayalini gerçekleştirmek için Paris'in ünlü bir restoranına giden Rémy, orada doğal olarak pek hoş karşılanmaz ve Rémy'den kurtulma görevi restoranın genç ve yeteneksiz aşçı yamağı Linguini'ye verilir. Fakat Rémy, kendisini bırakması halinde Linguini'ye onu çok iyi bir aşçı yapacağını söyler ve sonra, ikisi birlikte, restoranda müthiş işlere imza atarlar. Fakat güzel günler, restoranın kıskanç şefinin harekete geçmesiyle uzun sürmeyecektir...

Pixar'ın CV'sine dayanarak, bu filmin 2008 yılı Akademi Ödülleri'nde "En İyi Uzun Metrajlı Animasyon" dalında en güçlü adaylardan biri olacağına kesin gözle bakıyorum. Ratatouille, ülkemizde 24 Ağustos'ta vizyona girecek.

http://www.imdb.com/title/tt0382932/

11 Haziran 2007 Pazartesi

Tarantino'nun Son Bombası: Grindhouse

Yapımcılığını ve yönetmenliğini üstlendiği sıradışı filmlerle tüm sinemaseverlerin büyük beğenisini ve takdirini kazanan, kendisine ait bir hayran kitlesi oluşturan Quentin Tarantino’nun, kankası Robert Rodriguez’le ortaya koyduğu bir sıradışı film daha: Grindhouse.

Grindhouse, Tarantino'nun yönettiği "Death Proof" ve Rodriguez'in yönettiği "Planet Terror" adlı, birbiriyle bağlantılı olup gerçekte olmayan filmlerin reklamını yapan, hatta fragmanını gösteren iki adet filmden oluşuyor, yani bir antoloji. Fragmanını yazının sonunda bulabileceğiniz retro tarza sahip, B sınıfı filmin toplam süresi ise 191 dakika.

Rodriguez'in bölümü Planet Terror'de, bir yandan lideri Bruce Willis olan bir askeri birimle mücadele eden, bir yandan da kimyasal gaz sonucu insanların zombiye dönüştüğü şehirde hayatta kalmaya çalışan asi bir grubun hikayesi anlatılıyor. Tarantino'nun bölümü Death Proof'ta ise, genç kızları 1971 model Chevrolet Nova'sı ile katleden psikopat bir dublörü izleyeceğiz. Bu rolde tahmin edin kim var: Kurt Russell.

53 milyon $ tahmini bütçeli Grindhouse, ABD'de 6 Nisan'da gösterime girdiğinde, olumlu eleştirilere rağmen gişe beklentisinin oldukça altında kalmıştı. Ayrıca, film, ABD'de olduğunun aksine, bir çok ülkede iki bölüm halinde vizyona girecek. Death Proof 15 Haziran'da, Planet Terror ise 27 Temmuz'da Türk sinemaseverlerle buluşacak.











Oscar Ödülleri Tarihçesi

Akademi ödüllerinin, verilmeye başlandığı ilk yıldan bu yana, en prestijli 6 daldaki sahiplerinin tümünü bulabileceğiniz ve her sinemaseverin elinin altında bulunması gereken bir kaynak.

Buradan indirebilirsiniz.

Makinistin notu: Bundan sonra yükleyeceğim dosyaları yandaki sütunda bulunan "Download" linkine tıklayarak bulabilirsiniz.

5 Haziran 2007 Salı

Transformers

20'li yaş gençliğinin çok iyi hatırladığı, çizgifilmleri ve maketleriyle büyüdüğümüz Autobot'lar ve Optimus Prime, ya da kısaca Transformers, 6 Temmuz'da Türk sinemaseverler ile buluşacak. Aksiyon ustası Michael Bay'in (Bad Boys I & II, Armageddon, Pearl Harbor, The Island) yönettiği, Steven Spielberg'in yapımcılığını üstlendiği filmin fragmanını izleyince beklentilerin ne denli büyük olduğunu siz de göreceksiniz. Transformers'ın, temmuz ayında Live Free or Die Hard ile gişede kıyasıya bir mücadele vermesi bekleniyor.