25 Şubat 2008 Pazartesi

Oscar'ın Tarihi

2008 Oscar Ödülleri, dün muhteşem bir gece ile sahiplerini buldu. Coen Kardeşler'in "No Country for Old Men"i 4 ödül ile geceye damgasını vurdu. "En İyi Erkek Oyuncu" dalında Daniel Day-Lewis ve "En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu" dalında Javier Bardem beklendiği üzere heykelciklerin sahibi olurken, "En İyi Kadın Oyuncu" dalında Marion Cotillard ve "En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu" dalında Tilda Swinton favorileri geride bıraktı. Ayrıca, 2007'nin en iyi filmlerinden biri olan The Bourne Ultimatum da geceyi "En İyi Ses Efekti", "En İyi Kurgu" ve "En İyi Ses Kurgusu" dallarında kazandığı toplam 3 ödül ile kapattı.

Hazır ödüller de sahiplerini bulmuşken Oscar'ın ilginç olaylarla dolu geçmişine ışık tutmak istiyorum. İşte bu yıl 80. yıldönümünün kutlandığı Akademi Ödülleri'nin tarihi:

Sinema Sanat ve Bilimleri Akademisi (The Academy of Motion Picture Arts and Sciences) mesleki ve onursal bir organizasyon olup 6.000’den fazla sinema sanatçısından oluşur. Her yıl verdikleri sinema ödülleriyle kamuoyunda tanınıyor olsa da, Akademi'nin asıl amacı sinema sanatı ve bilimlerinin ilerlemesidir. Bu amaç doğrultusunda Akademi kendi üyeleri arasındaki kültürel, eğitsel ve teknolojik işbirliğini desteklemekte ve endüstrinin çeşitli kolları arasında bir forum yaratmaktadır. Kendi üyelerinin bakış açılarını yansıtır ve profesyonel sinemacılarla halk arasındaki kültürel etkinlikleri teşvik eder.

Ekonomik, siyasi ve işgücüyle ilgili konular akademinin ilgi alanı dışında kalır. İlk olarak Mayıs 1927’de kar amacı gütmeyen bir dernek olarak kurulan Sinema Akademisi’nin 36 kurucu üyesi yapımcılardan ve ışıkçılardan oluşmaktaydı. Akademi'nin ilk başkanı Douglas Fairbanks, Sr. olup sonraki başkanlığını yapan isimler arasında Frank Capra, Bette Davis, Jean Hersholt, George Stevens, Robert E. Wise, Karl Malden, Arthur Hiller ve Robert Rehme gibi isimler bulunmaktaydı. Şu anki başkan Sid Ganis ise 2005 Ağustos’undan beri bu görevdedir.

Oscar Ödülleri Tarihi

16 Mayıs 1929’da ilk Akademi ödülleri sahiplerine verildiği sırada sesli filmler henüz yeni çekilmeye başlamıştı. İlk ödül töreni Hollywood Roosevelt Hotel’de 270 davetlinin katılımıyla düzenlenmiş ve konuk biletleri 5 dolardan satılmıştı. Nutuklarla dolu uzun bir törendi ve heykelcikler o zamanki Akademi Başkanı Douglas Fairbanks tarafından verilmişti.

Bugünlerde bütün dünyayı saran Oscar heyecanı, ödül töreninin her zamanki karakteristiği değildi. Ödüllerin ilk verildiği yıl, ödül sahipleri törenden üç ay önce ilan edilmişti. Ödüllerin dağıtıldığı ilk on yıl boyunca değerlendirme sonuçları Oscar ödül töreninin yapılacağı gece saat 11’de gazetelere bildirilirdi. Ancak 1940 yılında Akademi’yi çok sarsan bir durum meydana geldi ve Los Angeles Times gazetesi ambargoyu kırarak o akşamki baskısında ‘Oscar ödüllerini kimin aldığını’ yazdı. Törene gelecek konuklar daha salona girmeden sonuçlardan haberdar edilmiş oldular. Bu yüzden bir sonraki yıldan geçerli olmak üzere ‘kapalı zarf’ sistemi geliştirildi ve o günden beri ödülü kazanan adayın açıklanması prosedürü bu şekilde işlemekte.

Son zamanlardaki ateşli ilgiyle kıyaslanmasa da ilk yıllardan beri Akademi Ödülleri çok büyük ilgi odağı oldu. 1929’daki ilk ödül töreni medya ilgisinden kaçan tek tören olmuştu. İkinci yıldan itibaren akademi ödüllerine yönelik coşku o boyutlara varmıştı ki Los Angeles radyosu bir saat boyunca törenden canlı yayın yapmıştı. O zamandan beri ödül töreni naklen yayınlanır.

Giderek artan sayıdaki katılım nedeniyle 1940’lı yıllardan itibaren ödül töreni otellerde değil büyük tiyatro salonlarında yapılmaya başladı.

16. ödül töreni Grauman's Chinese Theatre’da yapıldı ve ilk defa bir radyo ağıyla denizötesindeki Amerikan askerlerine de naklen yayın gerçekleştirildi. Üç yıl boyunca Grauman's tiyatro salonunda yapılan tören daha sonra Shrine Civic Auditorium’a taşındı. Bundan iki yıl sonra Mart 1949’daki 21. ödül töreni akademinin kendisine ait olan Melrose Avenue Theater’da yapılmaya başlandı.

Akademi ödül töreni ilk kez 19 Mart 1953’te televizyondan canlı olarak yayınlandı. NBC-TV ve radyo ağı 25. Akademi Ödül törenlerini Hollywood’tan canlı olarak yayınlarken ödül törenini Bob Hope yönetmiş ve New York NBC International Theatre’da bulunan Fredric March programı anlatmıştı.

Zaman içinde ödül töreninin gerçekleştirdiği salonlar ve yayına aracılık eden kurumlar değişti. 2002 yılından beri Akademi Ödülleri Hollywood’taki Kodak Theatre ve Highland Center’da gerçekleştiriliyor.

Oscar Heykelciği’nin Öyküsü

Bu heykele “Akademi Heykelciği" "golden trophy" gibi isimler veriliyordu. Hatta bir keresinde eğlence derigisi Weekly Variety bu heykeciğe “Demir Adam” adını takmaya kalktı. Neyse ki bu isim tutmadı. Şu an kısaca “Oscar” adını verdiğimiz heykelcik 1928’de ortaya çıkmıştı ve esasen elinde bir haçlı kılıcı tutan bir şövalyeyi temsil etmekteydi. Bu şövalye ise bir film rulosu ve beş sütün üzerinde durmaktaydı. Bu beş sütun Akademi’nin beş orijinal dalını simgeliyordu: Aktörler, yazarlar, yönetmenler, yapımcılar ve teknisyenler.

Yaklaşık 3 kilo 900 gram ağırlığında 34 cm. boyundaki heykel MGM’nin baş sanat yönetmeni Cedric Gibbons tarafından dizayn edildi. Gibbon’un asistanı Frederic Hope orijinal siyah Belçika mermer tabanı yarattı ve sanatçı George Stanley dizaynın heykelini yarattı. Ve California Bronz Dökümhanesi ilk heykelciği bronzdan döktü ve 24 ayar altınla kapladı.

Oscar adı nereden geliyor?

Kesin olmamakla birlikte çok bilinen bir öyküye göre, akademi kütüphanesinde çalışan ve sonradan yöneticlik pozisyonuna kadar yükselecek olan Margaret Herrick bu heykelciğin “Oscar amcasına benzediğini” söylemişti. Bunun yazılı kaynaklarda ilk defa dile getirilmesi 1934 yılındaki ödül töreninden sonra oldu. Hollywood haberleri yazarı Sidney Skolsky, Katharine Hepburn’ün o yıl “En İyi kadın Oyuncu” ödülü almasına değinirken ‘Oscar’ adını kullandı. 1939 yılına kadar Akademi bu ismi resmen kullanmadı.

Oscar’ın görünümü zaman içinde değişikliğe uğradı. 1930’lardan 1950’lere kadarki sürede çocuk oyunculara heykelciğin minyatür replikaları verildi. Vantrolog Edgar Bergen’e verilen ise ‘çenesi hareketli’ tahta bir oscar heykelciğiydi. Walt Disney’e ise, Pamuk Prenses ve Yedi Cüceleri temsilen, bir tam boy ve yedi küçük boy Oscar heykelciği verilmişti. İkinci Dünya Savaşı sırasında seferberliğe destek olarak 1942 ve 1944 yıllarındaki Oscar’lar plastikten yapılmış ve savaştan sonra ‘altın heykelciklerle değişitirilecekleri’ söylenmişti. Ayrıca 1945’ten itibaren heykelin taban kaidesi yükseltildi ve mermer yapı metalle değiştirildi. 1949’dan itibarense Akademi Ödülü olan heykelcikler 501’den itibaren numaralandırılmaya başlandı.


Makinistin notu: Uzun zaman önce derlediğim ve yaklaşık bir yıldır "Download" etiketi altında bulunan "Oscar Ödülleri Tarihçesi" dosyasını güncelledim.

Buradan indirebilirsiniz.

Christian Bale Yeni John Connor

Kasım ayından bu yana süre gelen, Christian Bale'in yeni Terminator filminde John Connor'ı oynayacağına dair söylentiler nihayet son buldu. Bale'in John Connor olacağı "resmen" açıklandı. Projeye, James Cameron'un 2009'da gösterime girecek "Avatar" filminde başrol oynayacak olan Sam Worthington da dahil oldu. Terminator Salvation: The Future Begins'te son olarak, No Country for Old Men'in yıldızı Josh Brolin'i de -henüz kesinleşmemiş olsa da- izleme şansı bulacağız.

Her ne kadar filmin yönetmeni McG hakkında sinemaseverler olarak şüphelerimiz olsa da kadroda Christian Bale'i görmek endişelerimizi tamamen gideriyor.

9 Şubat 2008 Cumartesi

John Rambo

Gerçekten mükemmel. Tek kelimeyle muhteşem. Hem senarist, hem yapımcı, hem yönetmen ve hem de aktör olarak ustalığını sergileyen 61'lik delikanlı Sylvester Stallone biz ramboseverleri, uzun yıllardır beklenen filmi "Rambo" ile büyülemekle kalmadı; ağzımızı adeta bir karış açık bıraktı.

Stallone, Rocky (1976) ile "En İyi Erkek Oyuncu" ve "En İyi Orjinal Senaryo" dallarında elde ettiği Oscar adaylıkları bu alanlardaki yeteneğini kanıtlamıştı. 2006'da Rocky serisinin son filmi "Rocky Balboa" (2006) ile de yönetmen olarak bu işi bildiğini göstermişti.

50 milyon $ bütçeli Rambo, belki de tüm sinema tarihinin en fazla "vahşet" içeren filmi. Öyle ki, filmde tam 236 kişi can veriyor. Fakat bu vahşet, zaten Rambo'dan beklendiği, ve son yıllarda birçok filmde rastlanılmasından ötürü belki de kanıksandığı için Rambo fanatiklerini zerre kadar rahatsız etmiyor. Patlayan mayınlar, havada uçuşan kol ve bacaklar, mermi deliklerinden arkası görünen cesetler... Ve özellikle, II. Dünya Savaşı'ndan kalma bir bombanın patladığı bir sahne var ki, Sly'ın yönetmenliğine şapka çıkartıyorsunuz. Ayrıca Sly zaten film boyunca yaşına göre güçlü ve zinde, en fazla 50 yaşında gösteriyor.

Film, John Rambo'nun geçmişine göndermeler yaparken, bilinçaltında yaşadıklarını da gözler önüne seriyor. Basit bir kayıkçı olarak hayatına devam etmek bir savaş makinesi olarak özüne dönmek arasında seçim yapan Rambo, ilerlemiş yaşına rağmen hem görsel olarak izleyiciyi doyuruyor; hem de ramboseverlerin eski günleri yad etmesini sağlıyor.

Esir alınan Kızılhaç gönüllüsü rolünde Julie Benz gayet iyi. "School Boy" keskin nişancı rolünde Matthew Marsden de iyi iş çıkarıyor, ve bana kalırsa Rambo'daki performansı sayesinde Marsden'i bundan sonra yine böyle büyük yapımlarda izleme olanağı bulacağız.

Filmin aldığı olumlu eleştiriler ve elde ettiği yüksek gişe hasılatı, bundan sonra bir ya da iki adet daha Rambo filmi izleyebileceğimizi gösteriyor. Ne diyelim, Stallone 60'ından sonra böyle harika işler çıkartmaya devam edecekse, bizlere izlemekten başka yapacak bir şey düşmez. 2008'de görebileceğimiz en iyi aksiyon filmlerinden biri olduğunu düşündüğüm Rambo'yu sadece fanatiklerine değil, gerçekten "iyi bir film" görmek isteyen tüm sinemaseverlere tavsiye ediyorum. Gidin ve görün, pişman olmayacaksınız.

Adı: John James Rambo
Doğum Tarihi: 6 Temmuz 1946
Doğum Yeri: Bowie, Arizona, ABD
Irk: Alman baba ile Navajo kızılderilisi anne
Orduya Katılışı: 6 Ağustos 1964
Vietnam Görevi: 1966-67 ve 1969-71
Savaş Esiri: 1971-72
Zihinsel Problemi: PTSD (Travma sonrası stres bozukluğu)

8 Şubat 2008 Cuma

Hancock

Son olarak I Am Legend'ta izlediğimiz Will Smith, filmin bekleneni verememiş olmasına rağmen sergilediği usta oyunculukla filmi iyi bir noktaya taşımayı başarmıştı. Bundan böyle büyük bütçeli aksiyon filmlerinin aranan oyuncusu olan Smith, bu kez Peter Berg'in (The Kingdom)yönettiği Hancock ile karşımıza çıkmaya hazırlanıyor.

John Hancock bir süper kahraman. Ancak bilindik süper kahramanlardan biraz farklı. Ağzından alaycı laflar eksik olmaz. Hem kurşun geçirmez bir vücuda sahip; hem de sesten hızlı hareket edebiliyor. Ancak Hancock, bu süper güçlerini kullanmaya geldiğinde maalesef biraz "sakar" kalıyor.

The Pursuit of Happyness ile favori aktörlerim arasına giren Will Smith, Hancock ile beni epey heyecanlandırdı ve Hancock, takip ettiğim filmler listeme ikinci sıradan girdi. Eğer mizah dolu ustaca bir senaryo hazırlanır ve bu senaryo fragmanda vaad edilen mükemmel görsel efektlerle birleştirebilirse Hancock, 2008'in en iyi filmlerinden biri olacaktır.