30 Mayıs 2007 Çarşamba

Pirates of the Caribbean: At World's End - Eleştiri

2006’da rekorları alt üste eden Pirates of the Caribbean: Dead Man’s Chest’in bu devam filminde, kahramanlarımız Kaptan Barbossa (Geoffrey Rush), Will Turner (Orlando Bloom) ve Elizabeth Swann (Keira Knightley); Doğu Hindistan Ticaret Şirketinin kontrolünde, Uçan Hollandalı’sı ile denizlere hükmeden Davy Jones’un (Bill Nighy) garip bir dünyada tutsak ettiği Kaptan Jack Sparrow’u (Johnny Depp) kurtarmak için umutsuz bir maceraya atılıyorlar. Dünyanın sonuna, Singapur’a gidip Çinli kaptan Sao Feng (Chow Yun-Fat) ve korsan lordları ile ittifak edip hayatlarını ve kaderlerini belirleyecek son bir büyük savaşa hazırlanıyorlar.

Yazı, bu noktadan itibaren “spoiler” içermektedir.

Öncelikle şunu belirtmekte fayda var: Senaryo oldukça yoğun ve bir o kadar da derin, yani karşımızda gerçekten “elle tutulur” bir senaryo var. O yüzden, serinin önceki filmlerini izlemeyenlere ilk iki filmin DVD’lerini acilen bulup izlemelerini öneriyorum. Öyle ki, film, konuya hakim olanların bile kafalarında bazı noktalarda soru işaretleri bırakıyor, Karayip Korsanları’nı ilk defa izleyecek olanların ise ilk bölümde sıkılmaması imkansız. Bunun, filmin yeniden izlenebilirliğini artırmak için yapıldığını düşünüyorum.

Filmin süresi 168 dakika. Bu uzun bir süre, ancak gereksiz yere uzatıldığını düşünmeyin, karşımızda baştan sona eğlenceli, dolu dolu bir film var. Çok fazla spoiler vermek istemiyorum, ama bazı noktalara değinmeden de geçemeyeceğim. Hikayenin kurulduğu filmin ilk yarısı, yer yer eğlenceli olmakla birlikte; çoğu zaman durgun ve izleyiciyi bir aksiyon beklentisi içine sokuyor. Filmin ikinci yarısında ise kahramanlarımız Lord Beckett ile yaptığı anlaşma sonucu onun emrinde olan Davy Jones’un liderlik ettiği armadaya karşı savaşmak için korsanlar konseyini toplamak ve ikna etmek durumunda kalıyorlar (Jack Sparrow’un babası rolündeki Keith Richards’a dikkat).

Filmin son yarım saati ise adeta bir görsel şölen. Siyah İnci ve Uçan Hollandalı’nın kapışma sekansında, yağan yağmur, top atışlarıyla parçalanan güverteler ve havada uçuşan tahta parçaları izleyiciyi koltuğuna çiviliyor. Filmi asıl götüren ise, oyuncuların muhteşem performansları. Johnny Depp, Geoffrey Rush ve Bill Nighy adeta oyunculuk dersi veriyor. Bu arada, çok şirin ve komik olan zeki mi zeki maymun Jack’in de hakkını vermek lazım.

Artık klasik haline gelmiş, hemen hemen her ana haber bülteninde duymaya alıştığımız, büyük sanatçı Hans Zimmer’ın bestelediği soundtrack filmin atmosferini zirveye çıkarıyor.

Filmde beğenmediğim tek nokta, Jack Sparrow karakterinin, önceki filmlerle kıyasladığımızda biraz havada kalmış olması. Bunun asıl sebebi, filmin merkezinde Geoffrey Rush ve Keira Knightley’in olması. Her şeye rağmen, “Pirates of the Caribbean: At World’s End” seriyi muhteşem bir şekilde – sonlandırıyor demeyeceğim – devam ettiriyor, ve senaristler dördüncü film için de zemin hazırlamaktan kaçınmıyor. Zaten Disney’in milyarlarca dolarlık bu markadan faydalanmayı üç film sonunda bırakacağını düşünmüyorum.

Makinistin notu: Filmde cast akışının (credits) sonunda izleyiciyi bir sürpriz bekliyor. Spoiler vermemek için söylemiyorum, ama herkesin müthiş soundtrack eşliğinde sonuna kadar oturup beklemesini tavsiye ediyorum. Yurdum insanının film bitiminde sinemayı acilen terketme alışkanlığının engellenmesinin imkansız olduğunu biliyorum, ama artık filmlerin en sona konan görüntülerin sayısının artmasıyla bunun değişmeye başlaması gerek.

Savvy?

27 Mayıs 2007 Pazar

Live Free or Die Hard

John McClane yıllar sonra geri döndü! Bruce Willis ile adeta özdeşleşmiş olan McClane karakteri, daha önce Die Hard (1988), Die Hard 2 (1990) ve Die Hard: With a Vengeance (1995) filmlerinde karşımıza çıkmıştı. Fragmanda da görüldüğü gibi, serinin dördüncü filminin aksiyon dozu öncekilere kıyasla oldukça yüksek. John McClane yine sembol haline gelmiş beyaz atleti ile maceradan maceraya koşacak. Die Hard 4.0'ın ülkemizdeki gösterim tarihi kesinleşmemekle beraber, film, ABD'de 27 Haziran'da sinemaseverlerle buluşacak. Yönetmen, Underworld ve Underworld: Evolution ile kendisini kanıtlamış bir isim olan Len Wiseman. Kötü adam rolünde Timothy Olyphant'ın performansı ise merak konusu.


25 Mayıs 2007 Cuma

Hitman - Agent 47

Bilgisayar oyuncularının kalbinde ayrı bir yeri olan "Agent 47" nin filmi yapılacağı geçtiğimiz yıl duyurulmuş, oyuncu seçimine başlandığı açıklanmıştı. 47'yi kimin canlandıracağı tam olarak bir soru işaretiydi, fakat beklentiler iki isim üzerine yoğunlaşıyordu: Vin Diesel ve Jason Statham. Oyunseverler tarafından 47'nin bu iki isimden biri tarafından canlandırılacağına kesin gözüyle bakılıyordu. Ancak "Hitman" olarak sürpriz bir isimle anlaşıldı: Timothy Olyphant.

Olyphant, sinemaseverlere oldukça yabancı gelen bir isim. 1968 doğumlu aktörün filmografisini incelediğimizde, başrol oynadığı film sayısının çok az olduğunu, ve hep karakter rolleri oynadığını görüyoruz. Benim de gönlümden Statham geçiyordu, ama bekleyip görmekte fayda var. Film, bu yıl içerisinde gösterime girecek.

22 Mayıs 2007 Salı

Pirates of the Caribbean: At World's End

25 Mayıs'ta tüm dünya ile aynı anda vizyona girecek olan ve serinin "şimdilik" son filmi 'Pirates of the Caribbean: At World's End'in resmi fragmanı. Bakalım, Kaptan Jack Sparrow - Davy Jones düellosundan kim galip çıkacak?

21 Mayıs 2007 Pazartesi

Shrek 3'ten Rekor

Geçtiğimiz haftasonu ABD'de gösterime giren Shrek serisinin son filmi 'Shrek 3', 122 milyon $ hasılat ile en iyi açılış gerçekleştiren animasyon ünvanının sahibi oldu. Eski açılış rekoru, 108 milyon $ ile Shrek 2'ye aitti. Serinin ilk filmi 'Shrek' dünya çapında 455 milyon $, 'Shrek 2' ise 880 milyon $ hasılat elde etmişti.

Genel açılış rekorunu 135 milyon $ ile elinde bulunduran 'Pirates of the Caribbean: Dead Man's Chest' bu rekoru geçtiğimiz günlerde 151 milyon $ ile Spider-Man 3'e devretmişti. Bakalım kaptanımız Jack Sparrow 'Pirates of the Caribbean: At World's End' ile muhteşem bir dönüş gerçekleştirebilecek mi?

'Pirates of the Caribbean: At World's End' 25 Mayıs, 'Shrek 3' ise 15 Haziran 2007'de ülkemizde izleyiciyle buluşacak.

20 Mayıs 2007 Pazar

2008 Akademi Ödülleri

Amerika Sinema Sanatları ve Bilimleri Akademisi tarafından yapılan açıklamada, 80’inci Oscar ödülleri töreninin, 24 Şubat 2008 Pazar günü yapılacağı, ayrıca Oscar adaylarının da 22 Ocak Salı günü ilan edileceği kaydedildi. Bilindiği gibi, ödüller 2002'den beri kullanımda olan Kodak Tiyatrosu'nda sahiplerini bulacak.

13 Mayıs 2007 Pazar

Anket Arşivi

Blog'da yer alan tüm anketlerin sonuçlarına buradan ulaşabilirsiniz.

***

Anket #1: Aşağıdaki Oscar galibi filmlerden en çok hangisini beğendiniz? (Kullanılan oy: 17)

Forrest Gump: %40
Unforgiven: %24
Gladiator: %18
The Departed: %12
Crash: %6

***

Anket #2: En iyi James Bond sizce hangisi? (Kullanılan oy: 15)

Daniel Craig: %40
Pierce Brosnan: %33
Roger Moore: % 20
Sean Connery: % 7
George Lazenby: %0
Timothy Dalton: %0

***

Anket #3: En sevdiğiniz süper kahraman hangisi? (Kullanılan oy: 15)

Spider-Man: %47
Batman: %33
Superman: %13
Wolverine: %7

***

Anket #4: Sizce hangisi en büyük? (Kullanılan oy: 16)

Al Pacino: %56
Robert De Niro: %44

***

Anket #5: 2007'nin ilk yarısında aşağıdaki popüler filmlerden hangilerini izlediniz? (Kullanılan oy: 45)

300: %24
Pirates of the Caribbean 3: %22
Spider-Man 3: %20
Ocean's Thirteen: %20
Shrek 3: %10
Ghost Rider: %4

12 Mayıs 2007 Cumartesi

Sinema Bilgisini Test Etmek İsteyenlere

Çok film izlemiş olanlar ve sinema konusunda kendine güvenenler için bir site. Filmlerin herhangi bir yerindeki kareden filmin tam adını bulmaya çalışıyorsunuz. Şimdilik sitede 4 adet test var, ancak zamanla yenilerini ekliyorlar, o yüzden zaman zaman linkteki "part" yazısının sonundaki rakamı artırıp denemekte fayda var.

11 Mayıs 2007 Cuma

Spider-Man 3 - Eleştiri

Bu yazı yüksek dozda "spoiler" içermektedir.

--

Spider-Man 3 ile ilgili kısa bir giriş yazısı yazmış ve bir filmde 3 kötü adamın senaryoda boşluklara yol açabileceği hakkındaki endişelerimi dile getirmiştim. Bu endişe özellikle çizgi romanın takipçilerinde had safhadaydı. Yıllar boyunca ince ince işlenmiş "Spidey"in ve takipçilerinin kalbinde özel bir yeri olan Venom'un, diğer karakterlerle birlikte 140 dakikaya nasıl sığdırılacağı merak konusuydu.

Öncelikle şunu söylemek istiyorum: Çizgi romanı eleştirimin tamamen dışında bırakacağım. Bunun nedeni, yönetmenin serinin tümü itibariyle çizgi romana tamamen bağlı kalmaması. "Venom'un hakkı yenmiş.", "Sandman çizgi romanda önemsiz bir karakterdi.", "Mary Jane uzun boyluydu, Kirsten Dunst olmamış.", "Harry Osborn evlenecekti, çocuğu olacaktı, evlenemeden öldü." tarzındaki ifadeler verdiği bir bilet ücreti ile kendini yönetmen ya da senarist ilan eden güruhun boş laflarından başka bir şey değildir.

Film, her şeyden önce içerdiği aksiyon ve görsel efektler bakımından diğer tüm Marvel uyarlamalarını geride bırakıyor. Bunda CGI teknolojisinin payı büyük, dolayısıyla da 250 milyon dolarlık bütçesi onu en yüksek bütçeye sahip Hollywood filmi yapıyor.

Şimdi de filmin en çok tartışılan ve zayıf bulunan yönlerine değinmek istiyorum. İlk olarak şunu belirtmekte fayda var: Spider-Man bir Batman olamaz ya da bu film bir Batman Begins değildir! Spider-Man elbette espri yapacaktır, gerektiğinde kahkahalar attıracaktır. Ancak gerçekten de, aksiyonun zirve yaptığı anlar gereksiz esprilerle bölünmüş. Atmosfer birazcık da olsa "karanlık" olabilirdi.

Yönetmen Sam Raimi'nin, gelecek Spider-Man filmlerini yönetmeyeceğini ilan etmesinden midir bilinmez, filmde bu kadar karakteri bir arada kullanması bana kalırsa hatalı olmuş. Venom ya da Sandman sıradaki film için dışarıda bırakılıp, bu filmde ona zemin hazırlanabilirdi. Ancak Venom'dan beklenenin aksine, Sandman ve New Goblin oldukça karizmatik olmuşlar.

Senaryodaki bazı kopukluklar ve yazımda belirttiğim diğer eksiklikler Spider-Man 3'ü asla kötü bir film yapmıyor, bana kalırsa serinin en iyisi. Gerçek bir sinemasever okuduğu eleştiriye göre film seçmez, sadece izlemek istediği için izler. Zaten sinemaya eğlenmek için gitmiyor muyuz?

Makinistin notu: Thomas Haden Church Sandman'i canlandırabilmek için 16 ay boyunca vücut çalışmıştır. Daha önce Sideways (2004) ile Oscar adaylığı bulunan Church, Spider-Man 3 ile ilk defa kendini bu kadar geniş bir kitleye izletme imkanı buldu. Venom'u canlandıran Topher Grace'in ise yakın zamanda büyük bir çıkış yakalayacağını düşünüyorum.

7 Mayıs 2007 Pazartesi

Arnold Schwarzenegger

Terminator serisi ile dünya çapında üne kavuşan Arnold "Arnie" Schwarzenegger, 30 Temmuz 1947'de Avusturya'nın Graz şehrinde dünyaya geldi. Babası sayesinde vücut geliştirme sporuna başlayan Arnie, çeşitli yarışmalarda birinci olduktan sonra ABD'ye gitti, Hercules in New York (1970) adlı filmde rol alarak sinema kariyerine başlangıç yaptı. 7 defa "Mr. Olympia", 5 defa da "Mr. Universe" seçildi, ABD vatandaşlığına 1983 yılında geçti. Conan filmlerinde boy gösterdikten sonra The Terminator (1984) ile kendini izleyiciye sevdirdi ve sinemadaki büyük çıkışını gerçekleştirdi. Predator (1987) ile aksiyon janrı için biçilmiş kaftan olduğunu herkese gösterdi. Bu filmdeki başarısı Terminator 2: Judgment Day (1991) ile devam ettirerek adını sinema tarihine altın harflerle kazıdı. Jamie Lee Curtis ile başrolü paylaştığı True Lies (1994), Sylvester Stallone ile en iyi aksiyon yıldızı olmak için verdiği mücadelede 90'lı yıllarda bir adım öne geçmesini sağladı. Terminator 3: Rise of the Machines (2003) ile kariyerinin son büyük prodüksiyonunda yer aldı.

38. Kaliforniya valisidir. Cumhuriyetçi olup 17 Kasım 2003'ten beri görevdedir. Maaş almayı reddetmiştir. 7 kasım 2006'da tekrar seçilmiştir ve sonrasında kendisine "governator" lakabı takılmıştır. Eski ABD başkanı Ronald Reagan'dan sonra Kaliforniya valiliği yapan 2. aktördür.

1985'te "Red Sonja" Brigitte Nielsen ile nişanlanmıştır ancak bu nişan uzun sürmemiş, 1986 yılında eski ABD başkanlarından John F. Kennedy'nin yeğeni Maria Shriver ile evlenmiştir.

1.88m boyundadır.

4 çocuğu vardır.

Puro tiryakisidir.

"I'll be back." repliği unutulmazlar arasındadır.

Bazı filmlerinden aldığı ücretler:

  • Hercules in New York (1970) $12,000
  • The Terminator (1984) $75,000
  • Terminator 2: Judgment Day (1991) $15,000,000
  • Collateral Damage (2002) $25,000,000
  • Terminator 3: Rise of the Machines (2003) $30,000,000














http://en.wikipedia.org/wiki/arnold_schwarzenegger

5 Mayıs 2007 Cumartesi

Collateral - Eleştiri

Tom Cruise'un en iyi filminin ne olduğu sorulursa, hiç düşünmeden cevap veririm: Collateral.

Jamie Foxx ve Tom Cruise'un muhteşem oyunculuğu ve Michael Mann'ın kurduğu karanlık atmosfer izleyiciyi büyüleyen bu film, bana kalırsa, usta yönetmenin Heat'ten sonraki en büyük başarısı. Cruise'un kır saçları, takındığı soğuk yüz ifadesi ile konuşması ve hareketlerindeki güç ve özgüven; izleyicide bir kiralık katilin daha iyi canlandırılamayacağı yönünde bir izlenim bırakıyor.

Film, Vincent'in (Cruise) bir taksici olan Max'in (Foxx) arabasına binmesi ve Los Angeles'ta onu gece boyunca yapacağı "ziyaretler" için rehin almasıyla gelişen olayları konu ediyor. Mann, LA'yı mükemmel şekilde resmederek böylesine büyük bir şehirde iki kişinin yalnızlığını gerçekten çok iyi vurguluyor.

Henüz izlememiş olanlar için film hakkında "spoiler" vermeyeceğim, ancak atmosferin zirveye ulaştığı iki sahneden bahsetmeden de geçemeyeceğim. İlki, yolda bir çakalın göründüğü, sonrasında kameranın Cruise ve Foxx'un yüzüne odaklandığı, Audioslave'den "Shadow on the Sun"ın çaldığı sahne. İkincisi ise "Fever" gece kulübünde Cruise'un silahını kusursuz kullanarak ortalığı biribirine kattığı ve Paul Oakenfold'tan "Ready, Steady, Go"nun çaldığı sahne. Tıpkı diğer Mann filmlerindeki gibi, bu sahnelerin atmosferinin yüksek olmasında müziklerin etkisi çok büyük.

Sonuç olarak, Collateral bu blog'da yer verdiğim ve vereceğim, hafızalarda yer eden tüm filmler gibi izlenmeyi sonuna kadar hak ediyor.

Makinistin notu: Cruise, oyunculuğuyla adeta "Oscar'ı bana verin." diye haykırmıştı ancak akademi onu değil, filmin başarısında onun kadar payı olan Foxx'u aday göstermişti. Akademinin gelecek yıllarda daha önce 3 kez aday olan Cruise'u heykelciğe layık görüp görmeyeceğini hep birlikte göreceğiz.

2 Mayıs 2007 Çarşamba

My Left Foot

Bir adam düşünün. Doğuştan beyin felçli, sadece sol ayağını kullanarak hayata tutunmaya çalışan; aşık olan, ancak aşkını ilan ettiğinde bunu platonik ilan eden kişiye haykıran; ve sol ayağıyla kalem tutmayı öğrenip otobiyografisini yazan bir adam: Christy Brown.

Daniel Day-Lewis'in Oscar ile taçlandırılan performansı ve bir daha asla izlenmek istenmemesine sebep olan acıklı hikayesi ile sinemaseverlerin hafızalarında yer edinen 1989 yapımı "My Left Foot", Christy Brown'ın aynı adı taşıyan kitabından uyarlanmıştı. Kitaplardan uyarlanan filmlerin kitabın verdiği etkiyi veremeyeceği hakkındaki yaygın kanının aksine, bu film, çoğu kişiye göre baz alındığı kitaptan çok daha etkileyici olmuştu. Daniel Day-Lewis'in performansı, eleştirmenler tarafından halen "oyunculukta son nokta" olarak değerlendirilmektedir.

Filme konu olan İrlandalı yazar, Christy Brown resim çizmeyi, yazmayı ve sol ayak baş parmağı ile daktilo kullanmayı öğrenerek otobiyografisini yazmış, ve diğer eserleriyle İrlanda edebiyatının en büyük isimleri arasına girmişti. 1932'de doğan Brown, 1981'de hayatını kaybetmişti.

Oscar'a 5 dalda aday olup "En İyi Erkek Oyuncu" ve "En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu" dallarında ödülleri kucaklayan bu filmi izlememiş olan herkesin DVD'sini bulup bir an önce Day-Lewis'in eşsiz oyunculuğuna şahit olmalarını isterim.

1 Mayıs 2007 Salı

Spider-Man 3

Spider-Man 3 bu cuma günü (4 Mayıs 2007) ülkemizde tüm dünyayla aynı anda vizyona giriyor. Serinin takipçileri bu sefer en az çizgi romanın takipçileri kadar heyecanlı.

İlk iki filmde, "villain" olarak tabir edilen birer düşmana karşı savaşan Spider-Man bu kez alışılmışın dışına çıkarak 3 düşmana (New Goblin, Sandman ve Venom) karşı mücadele verecek; bir yandan da başka bir gezegenden gelen ve kendisini ele geçirmeye çalışan siyah bir varlıkla hesaplaşacak. Bir filme bu kadar kötü adamın fazla olduğu hakkında tartışmalara sebep olan, dolayısıyla sevenlerini endişelendiren ve diğer iki filmden daha yüksek bir bütçeye sahip olan Spider-Man 3, hiç şüphe yok ki, görsel efektleriyle izleyeciyi koltuğa çivileyecek.